İnternet 20. Yüzyılın sonlarına doğru hayatımıza girmiş ve içerisinde bulunduğumuz 21. Yüzyıl ile hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Yaşantımızda böylesine bir yer kaplamasına rağmen internet ve onun doğurduğu bazı sonuçlar hakkında (Google, sosyal medya siteleri vb.) olumsuz düşünceler de yok değil.
Çok ünlü üniversitelerin çok önemli bölümlerinde görev yapan bazı uzmanlar internetin hayatımızı kolaylaştırırken bir yandan bilgiye çok çabuk ulaşabildiğimiz ve bilgiye ulaşmak için yeterince çaba sarf etmediğimizi söyleyerek internetin bizi tembelleştirdiğini söylüyor. Ancak bana göre bir bilgiye ulaşmak için kütüphanelere giderek kaynaklar arasında saatlerce bazen günlerce araştırma yapmak zamanın boşa harcanmasından başka bir şey değil. Bir bilgiye uzun zamanlar ayırarak ulaşabilecekken eğer Google’da 5 dakikalık bir arama sonucu ulaşabiliyorsam bu benim için önemli bir fırsattır.
Ancak uzmanların internetin bizi tembelleştirdiği fikrine bir yandan da katılıyorum. Çünkü bu inkâr edilemez bir gerçek. İnternetin gelmesi ve gelişimiyle her ne kadar bilgiye çok çabuk bir şekilde ulaşabiliyor olsak da edinmek istediğimiz bilgiyi aldıktan sonra bilginin içinde bulunduğu yazı ne kadar uzun olursa olsun devamını okumuyoruz. Bunun sonucunda ilk bakışta alakasız gibi gözükse de bilgiye çabuk erişebildiğimizden dolayı kitap okuma alışkanlığımız da azalmaya başlıyor. İnternette tek tık ile ulaşabildiğimiz kısa ve net bilgiler sonrası paragraflar boyunca bir evin betimlemesini okumak oldukça sıkıcı gelebiliyor.
Kitap okuma alışkanlığımızı azaltmasının yanı sıra internet pek çok yanlış bilgiyi de doğruymuş gibi öğrenmemize neden olabiliyor. Çoğu zaman bir siteden bakıp gördüğümüz bir bilgiyi pek fazla sorgulamadan doğruymuş gibi kabul edip öğrenebiliyoruz. Ama bu bilgiyi internet yerine kitapları karıştırarak öğrenmeye çalışsaydık bilgiyi bulmamız yine biraz zamanımızı alabilirdi ancak pek çok kaynağa göz atmış olacağımız için nihayetinde doğru olduğundan emin olduğumuz bilgiye ulaşmış olurduk.
Genel olarak bakıldığında ise internetin en fazla zararı belki de henüz yolun başında olan benim gibi tasarımcı olmak isteyenlere oluyor. Nasıl bir zarardan bahsettiğimi örneklemem gerekirse; mesleğe yeni atılan bir tasarımcı verilebilecek bir logo tasarımı işi için ilk olarak internetten daha önce yapılmış örnek çalışmalara bakar. Ve bu maalesef ki tasarımcının özgünlüğünü yitirmesine neden olabilir. Yapacağı logo tasarımında internetten örneklerine baktığı çalışmaların izleri gözükebilir. Tabi ki bu demek değildir ki tasarımcı bu noktadan sonra artık hiçbir özgün iş ortaya koyamaz, çalıntı işler çıkarır. İlerde iyi bir tasarımcı olacak olan kendini geliştirerek tamamen özgün çalışmalar yapar ve internette gördüğü logo tasarımlarının arasına kendi tasarladığı logoyu da ekler. Tasarım konusunda kendini geliştiremeyen ise internette sonradan özgünleşen tasarımcının işlerinden esinlenmeye devam ederek işler ortaya koymaya devam eder.
Sonuca gelecek olursak internetin hayatımıza önemli katkıları olduğu gibi hayatımızı olumsuz manada etkileyen yönler de vardır. İnternetin yalnızca kötü yanlarını sayıp internetin kökten kötü olduğunu savunmak kadar internetin bizim hayatımıza yalnızca olumlu yönde etki ettiğini savunmak da gereksizdir. İnternet bizi olumlu yönde de olumsuz yönde de etkileyebilir. Önemli olan bizim onu ne amaçla ve nasıl kullanacağımızdır.